Blog

Ortadoğu Ateş Topuna Döndü

1 Kasım 2023

Hamas’ın askeri kanadı EL KASSAM TUGAYLARI’nın 7 Ekim 2023’de İsrail’e düzenlediği; “AKSA TUFANI” saldırısı; ORTA DOĞU’yu adeta “ATEŞ TOPUNA” döndürdü.

İsrail; savaş kararı aldı, savaş kabinesi kuruldu.

İsrail; Gazze’ye bomba yağdırdı, yerleşim yerlerini vurdu, okul, hastane ve kamu binalarını da içine alan geniş bir alanı enkaza dönüştürdü, Gazze’yi ablukaya aldı.

Gazze’de yaşayanlar elektriksiz, susuz, gıdasız, soluksuz bırakıldı.

İsrail Başbakanı Netenyahu, “Orta Doğu değişecek” sözleriyle İsrail’in Gazze’yi “yok” etme niyetini ortaya koydu.

İsrail’in “vahşi” saldırılarıyla 360 bin m2’lik bir alanda 2.3 milyon insanın yaşadığı ve dünyada m2’ye en çok insanın düştüğü Gazze’de büyük bir insanlık dramı yaşandı.

DÜNYA İKİ KUTUPLU HAL ALDI

Bu arada; Hamasİsrail savaşı, dünyayı iki kutuplu hale dönüştürdü; ABD ve AB İsrail’in yanında konumlanırken İran, Çin ve Rusya Hamas’ın arkasında bir duruş sergiledi. Arap ülkeleri ise “pasif” bir konumu seçtiler.

Buna karşılık Türkiye; çözümcü bir yaklaşımla dengeli, ahlaki ve uzlaştırıcı bir tutum sergiledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşayan krizin daha da derinleşmesini önlemeye dönük uluslararası geniş bir diplomatik çaba gösterme yolunu seçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan; ilk andan itibaren bir yandan tarafları tansiyonu düşürmeye, itidalli davranmaya davet ederken, uzlaşma zeminini oluşturmaya çalışırken diğer yandan da; Gazze’ye insani yardım kolilerini Mısır üzerinde ulaştırmaya çalıştı.

ERDOĞANBIDEN GERİLİMİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu gerilimi düşürücü, uzlaştırıcı, insani yaklaşımına karşın ABD Başkanı Biden, tersine ateşe körükle giden, gerilimi tırmandıran bir tutum sergiledi.

5 geminin eşlik ettiği, 75 savaş uçağı taşıyan ve nükleer reaktörü olan filo; Doğu Akdeniz’e ulaştı.

ABD Başkanı Biden, ‘Bölgeye bir uçak gemisi daha göndereceğini, ABD’nin bölgedeki askeri gücünü artıracağını; İsrail’i desteklemeye devam edeceğini’ söyledi.

Öte yandan; ABD dışişleri Bakanı Antony Blinken de, İsrail’i ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, “İsrail’e sadece ABD Dışişleri Bakanı olarak değil; aynı zamanda bir Yahudi olarak geldim.” dedi.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da, resmi temaslarda bulunmak ve İsrail’e destek için Tel Aviv’e gitti. Ülkesinin İsrail’e desteğini yineleyen Sunak, “Sizinle dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz ve sizin kazanmanızı istiyoruz.” şeklinde bir değerlendirmede bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, taraflara itidal önermeye devam ederek, “ABD uçak gemisinin Doğu Akdeniz’de ne işi var?” sözleriyle tepki gösterdi.

Sürekli itidal telkin eden ve her krizi arabulucu tavrıyla çözmeye hazır olan Cumhurbaşkanı Erdoğan; Türkiye’yi hedef alan Biden’e sert karşılık vererek “ABD bizim için tehdit” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Suriye’de terör örgütüne yönelik operasyonlarını “barış için tehdit” olarak niteleyen Biden’a “Amerika’nın Suriye’deki faaliyetleri Türkiye’ye olağanüstü bir tehdittir. SİHA’mızın düşürülmesi de ortaklıkla bağdaşmaz. Nasıl müttefikiz, ABD’nin uçağı bizim SİHA’mızı düşürüyor?” sözleriyle karşılık verdi.

ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin SİHA’sını düşürmesi; Türkiye’nin güvenliğini tehdit ettiğinin bir göstergesidir.

Bu; aynı zamanda, “Türkiye ile ABD arasında güvenlik sorunu” olduğunu anlatıyor.

ABD’nin Türkiye’ye karşı sergilediği tutum; Stratejik Ortaklık ve Müttefiklik ilişkisiyle bağdaşmadığı gibi, bu ilişkileri zehirlemekte, bölgesel ve küresel barışa, istikrara da zarar vermektedir.

Öte yandan; Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye saldırılarına tepki olarak, “Bu savaş değil katliamdır... Gazze’ye sivil yardımları önlemek, devlet değil, örgüt refleksidir. İsrail devlet gibi değil, örgüt gibi muamele görür.” dedi.

Oluşan bu tablo, açık bir şekilde şunu anlatıyor:

“Türkiye; İsrailFilistin savaşındaki yangına körükle giden değil; söndürme kararlılığıyla hakkaniyete dayalı, adil bir barış için her türlü çabayı göstermiş ve arabuluculuk için de gerekli pozisyonu almaya hazır olduğunu açıklamıştır.

Ancak; İsrail, savaşı bölgeye yayacak tehlikeli bir adımı da atarak Suriye’nin Şam ve Halep’teki havalimanlarını bombaladı. İsrail’in bu hamlesi; Suriye’nin müttefiki Rusya’yı savaşın içine çekme riskini taşıyor.

Denebilir ki; Hamasİsrail savaşı şekilsiz, belirsizliği fazla, nereye evrileceği öngörülemeyen, bölgesel ve küresel çok sayıda aktörü içine alan bir süreçte ilerliyor.

Bir yönüyle de Hamas’ın saldırılarıyla başlayan savaş, İsrail’in Gazze’yi boşaltarak işgal etme ve Filistin’i yutma projesiyle büyük bir fırsat tanınmış oldu.

COĞRAFYA KADERDİR

ABDAB İsrail’in yanında konumlanıyor, ancak; o ülkelerin halkları ve dünya kamuoyu Hamas’a, Filistin halkına yapılan zulmü, haksızlığı dile getiren gösteriler, mitingler düzenliyor.

Bu arada; ABD Başkanı Biden’in ‘İsrail’in Gazze’yi işgal etmesine karşı olduğunu’ söylemesi Hamas’a karşı tavrını yumuşattığı yorumlarına neden oldu.

Coğrafya kaderdir. Türkiye Orta Doğu coğrafyasında oluşan çatışmalardan en çok etkilenen ülkeler arasında ilk sırada yer alıyor.

Bu nedenle; Türkiye krizin başında sergilediği barıştan yana itidalli tavrını değiştirmemeli, arabulucu misyonunu yitirmemeli.

Ancak ne var ki; ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde Türk SİHA’sını düşürmesi ve 2 uçak gemisini Doğu Akdeniz’e İsrail’i korumak için göndermesi; ErdoğanBiden gerginliğine neden oldu.

Bu gerginlik; Türkiye’yi Orta doğu denkleminin dışında bırakma potansiyelini içinde taşıyor. Oysa, Türkiye’nin Orta Doğu denkleminin dışında kalması, bölgesel krizleri çözümsüzlüğe götürür.

Acı olan bir durum da; vahşete dönüşen İsralHamas savaşı karşısında Birleşmiş Milletler’in, uluslararası kuruluşların, İslam Konferansının, Arap liginin, batı ülkelerinin Gazze’deki katliamlara seyirci kalarak vicdanları sızlatmasıdır.

İnsanlığın ortak vicdanı kanıyor.

Öte yandan; Batı’nın ekseni Gazze’ye kaydı. Batı’nın “İNSANLIK KONFORU” bozuldu. İsrail’in Gazze’deki katliamları; en sade bir anlatımla; “SOYKIRIMDIR, İNSANLIK SUÇUDUR.”

Batı; bu “insanlık suçu”na seyirci kalamaz.

Bu arada; Türkiye, Orta Doğu’nun güçlü, etkili ve belirleyici bir “DENGE UNSURU”dur.

Doğu denkleminin dışında kalması; sürdürülebilir barışın önünde bariyer oluşturur.

Özetle; Türkiye’nin içinde olmadığı denklemden çözüm çıkmaz.

ABD, bütün ağırlığıyla İsral’in arkasında konumlanıyor. ABD dışişleri Bakanı ikinci kez İsrail’e gelerek İsrail savaş kabinesinin toplantısına katıldı.

Bu arada İsrail’e gelen ABD Başkanı Biden’ı, havaalanında İsrail Başbakanı Netenyahu samimi bir şekilde kucaklayarak karşıladı ve el ele “güç gösterisi” yaptılar.

ABD Başkanı Biden, havaalanında yaptığı açıklamada, “İsrail’e destek için geldim. Hastane saldırısını İsrail değil, öbür taraf yaptı. İsrail’in ihtiyacı olan her desteği vereceğiz. İsrail dünyada dünden daha güçlü” dedi.

İsrail Başbakanı Netenyahu da sosyal medya hesabından “İsrail yaşıyor, İsrail halkı kazanacak” açıklamasını yaptı.

Bu arada, İsrail’in hastane saldırısında 471 kişinin yaşamını yitirmesi, ölenlerin yüzde 40’ının da çocuk olması; insanlığı ortak vicdanını kanattı. Biden’in İsrail’e gelişinin savaşı durdurup barış kapısını aralayacağı düşünülürken tersine; İsrail’i cesaretlendiren bir sonuç doğurdu.

Bu durum; Orta Doğu’da dengeleri değiştirecek yeni bir sürecin başlangıcı oldu.

Öte yandan; Biden’in Orta Doğu ziyaretinde İsral’den sonra Ürdün’e geçerek Amman’da Ürdün Kralı Abdullah, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Filistin Devlet Başkanı Abbas’la dörtlü zirvede bir araya gelmeleri planlanmıştı.

Ancak, İsrail’in Gazze’de hastaneyi havadan bombalaması, vahşi saldırıda yarıya yakını çocuk 471 kişinin katledilmesinden sonra, Ürdün ve Filistin’in zirveye katılmayacaklarını açıklamalarıyla zirve iptal edildi.

Almanya Başbakanı Scholtz da, destek ziyareti bağlamında, İsrail’e geldi. İsrail’in Gazze’de hastaneyi bombalayarak yarıya yakını çocuk olmak üzere 471 kişiyi vahşice katletmesi üzerine Türkiye; 3 günlük ulusal yas ilan etti.

ORTADOĞU; EMPERYALİST GÜÇLERİN PAYLAŞIM ALANI

Ortadoğu; günümüze, emperyalist güçlerin “paylaşım” sürecini yaşıyor.

Dün olduğu gibi bugün de Ortadoğu; emperyalistlerin “paylaşım alanı” olmak özelliğiyle acıların, ölümlerin merkezi olmuştur.

Ortadoğu’nun petrolleri ve doğal zenginlikleri; emperyalistlerin hep iştahını kabartmıştır.

Bu nedenle, İsrail, Amerika’nın Ortadoğu’daki bekçisi, kalesi, vekili olmuştur.

Bu arada; dünyaya dağılmış vatansız Yahudilerin ilk devleti İsrail, 1948 yılında kurulduğunda varlığını kabul ettirme mücadelesini sürdürmeye başlamış, Ortadoğu’daki Arap ülkeleri ise bu yerleşimi kabul etmemmişler ve başlayan çatışma süreci, aralıksız olarak bugüne kadar sürmüştür.

Emperyalist güçler, başta Amerika olmak üzere bölgedeki vekili İsrail eliyle, bölgeyi kontrol altında tutma kararını uygulamayı sürdürmektedir.

Bu nedenle; emperyalist güçler; İsrail ile Filistin arasında bir barışın ve uzlaşmanın sağlanmasını istemiyorlar.

Bölgesine bir ortamda Hamas; “baskın” saldırıyla başarılı olmuş, birlikleri İsrail’e girmiş, esirlerini alarak gücünü göstermiştir.

Hamas’ın bu hamlesi içeride “sıkışık” durumda olan Netenyahu’nun işine yaramış, “savaş ilan ederek” kendini kurtarma yolunu seçmiştir.

Ancak; Netenyahu ölçüyü kaçırınca İsrail’in “nefsi müdafaa” refleksi; saldırgan bir zulüm savaşına dönmüştür.

İsrail, bu politikasıyla yayılmacı emparyalist kimliğe dönüşmüştür. İsrail, Amerika’nın ve Avrupa’nın silah ve geniş alanda desteğiyle, arkasında konumlanmasıyla Gazze’deki Filistin halkının üzerine çekilmiş, havadan bombalarla, füze saldırısıyla Gazze’yi yerle bir etmiş; hastaneleri, okulları, konutları, resmi kurum binalarını enkaza çevirmiştir.

Böylece; ölümler, yaralanmalar, göç edenler, yurtlarını kaybedenler, İsrai’in yaşanan bu vahşi saldırılarıyla “insanlık dramı”nın kurbanı olmuşlardır.

Savaş; Gazze’de kadınların, çocukların felaketi olmuştur.

İsrail’in bombalarıyla binlerce Gazzeli kadın ve çocuk ölmüş, binlercesi de yaralanmıştır.

İsrail’in havadan bombalaması ve füze saldırılarıyla ölen ve yaralanan binlerce Gazzelinin üçte ikisi kadın ve çocuklardan oluşuyor.

BARIŞ; EN KUTSAL DEĞERDİR

Hamasİsrail savaşını durdurmak için her şey yapılmalıdır. Barış; uğrunda mücadele edilmesi gereken en kutsal değerlerden biridir.

Ancak; barış “teslim olarak değil”, “eşit koşullarda sağlanan” bir hedef olduğu zaman değerlidir.

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk; “bir milletin hayatı tehlikede olmadığı sürece savaş bir cinayettir” felsefesiyle “YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ” ilkesini oluşturmuştur.

Böylece; Atatürk savaşın da, barışın da kutsalı oldu.

Türk ulusu olarak Atatürk’e minnetimiz sonsuzdur.

Türkiye’nin ulusal kurtuluş savaşı, “kutsal” bir savaştır.

Ulusal kurtuluş savaşımızın Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk; büyük zaferiyle ülkemizi işgalden, insanımızı esaretten kurtararak bütün dünyaya büyük devletlerin de yenileceğini göstermiştir.

Mazlum milletlerin esaretten ve sömürgelikten kurtuluş savaşlarının hepsinde örnek; bizim kurtuluş savaşımız olmuştur.

Bu arada; Türkiye, bir yandan “itidal” politikasını sürdürürken, diğer bir yandan da barışın tesisi için “garantörlük” tesisiyle diplomatik girişimlerini yoğun bir şekilde sürdürüyor.

Ne yazık ki; Araplar ise, kendi aralarında anlaşamadıkları gibi, Filistin’e olan desteklerini de giderek azaltıyorlar.

Oysa; ABD, bölgedeki askeri gücünü artırmaya devam ediyor, İsrail’e asker gönderiyor, yeni füze savunma sistemi kuruyor, savaş taktiği veriyor.

Avrupa devletleri de İsrail’in yanında konumlanmaya devam ediyor, Cumhurbaşkanları, Başbakanları ardı arkası kesilmeden İsrail’e destek ziyaretinde bulunuyorlar.

Bu tablo karşısında Araplara ne demeliyiz?

SONUÇ OLARAK;

İsrail; Gazze’de etnik temizlik yürütüyor, insanlığa karşı suç işliyor.

Dünya seyrediyor...